- [email protected]
- 0533 0589 688
- Hoş geldiniz.
-
-20%
Yıldızlara Doğru
0Gerçek nedir? Düş nedir? Evren içinde küçücük bir zerreysek eğer ve
varoluşumuza anlam katan yegâne şey hayallerimizse, o zaman ne fark
eder bedenimizin hangi mekânda, hangi zamanda hangi koşullarda
olduğu? Gerçek düşlediğimdir… -
-20%
O Derin Fısıltı
0Eşsiz öyküler, eşsiz Sait Faik edebiyatı noktalanmıyor, yol alıp gitmiş hep, tüm bunları duyana, duyabilene…
SELIM İLERISait Faik kendi olduğu kadar kendi olmaya çalışan bir yazar kimliği de çiziyordu yazdıklarıyla; hem yazdığı tüm karakterlerdi o hem de hiçbiriydi…
TURGAY KANTÜRKBir şeyi anlatırken başka bir şeyi göstermek onun genel tavrı. Görünenin içinde görünmeyene dokunmak bu.
DENIZ DURUKAN -
-20%
Gecenin Çiyi Vurmuş Otlara
0TAL NİTZAN, GÜNÜMÜZ İSRAIL ŞİİRİNİN ÖZGÜN VE MUHALİF SESLERİNDEN BİRİ, BELKİ DE EN ÖNEMLİSİ. ŞİİRLERİ TOPLUMSAL ADALETSİZLİKLERE, SAVAŞIN YIKICILIĞINA VE İKTİDARIN BASKILARINA KARŞI DURUŞUYLA, YALNIZCA ESTETİK BİR DENEYİM DEĞIL, AYNI ZAMANDA BİR DİRENİŞ MANİFESTOSU. NİTZAN, ŞİİRLERİNDE KİŞİSEL İLE POLİTİK OLANI ÇARPICI İMGELERLE VE USTALIKLA HARMANLIYOR. GÜNDELİK HAYATIN iNCELİKLERİNİ YAKALARKEN VAROLUŞA DAİR BÜYÜK SORULARA DOKUNUYOR; BÖYLECE ŞİİRLERİ HEM SAMiMİ HEM DE KOLEKTİF BİR SESE DÖNÜŞÜYOR.
ŞİİRLERİNDE AŞK, KAYIP, KİMLİK VE İNSANLIK DURUMU GiBİ TEMELLERİ KESKİN BİR İÇGÖRÜYLE iŞLİYOR; BU DA ONU FARKLI KÜLTÜRLERDEN OKURLARA ULAŞAN EVRENSEL BİR SES HALİNE GETİRİYOR. NİTZAN’IN ŞİİRİ SUSKUNLUĞA İTİLENLERİN SESİ OLURKEN, OKURU DÜNYAYA YENİDEN VE DAHA DERİNDEN BAKMAYA DAVET EDİYOR. -
-20%
Râvi
0Suçluların masum, masumların günahkâr olduğu bu anlatıda, yaşamının ilk yarısında Tanrı, kalan kısmında şeytan ilan edilen Derviş’i tanıdıkça, inancın, insana cenneti de cehennemi de bu dünyada yaşatabileceğini görüyoruz. Derviş’in başına gelen her şeyi, herkes, özellikle de abisi Nedim sessizce, hareketsizce izlemekten başka bir şey yapamıyor. Tıpkı ülkemizde yaşanan onca dram, acı ve haksızlığa seyirci kalanlar gibi…
-
-20%
Sokak Risaleleri (Seçilmiş Şiirler)
0Meyhane muhabbetlerinde sanki sona ermemiştir savaş
Sırplar Müslümanlar ve Hırvatlar hakkında konuşurken
bira şişeleriyle çizilir sınırlar,
konu kimin masum kimin suçlu olduğuna gelince
“hakikat”, yüz kere doğrulanıp, mikroskobik bir ölçekte saptanır
çünkü alyuvarların ürünüdür destansı anlatılar.
Beni yok eden, biçimsizleştiren her şeye rağmen
senin çelişkili barışına yanaşıyorum
Saraybosna, ki bana hiçbir şey vermedin
şiirden başka. -
-20%
Deli ve Ölü
0Zehra Çiğdem Özcan, gündelik hayatın içinden, tanıdık yüzlerden, hepimizin aşina olduğu evlerden çıkardığı karakterlerle okuru duygusal bir salınıma sokuyor. Mizah ile trajedinin, hayal ile hakikatin, sevgi ile yoksunluğun iç içe geçtiği hikâyeler, insan olmanın kırılganlığına ayna tutuyor. Bazen bir fareyle, bazen bir kokuya tutunan anıyla, bazen de sadece bekleyerek geçen zamanla…
-
-20%
Ruhun Bedeni
0Renkler ve kokular, zihin ve şiir, zor anlaşılır bir kripto mizah, öfke ve isyan, kabul kültürü, sabır ilmi ve nice farklı dilin şairlerine açılan iştah ve paylaşım cömertliği. Selim Temo’nun şiiri kadar sürprizli düzyazıları, kendinden memnun özgüvenimizi tuzla buz etti ve bizler, adım adım risk alabilen yürekli okurlara dönüşüp o yazılardaki kendimizi gördük; benzedik
“asırlık bir alınganlığa.”
Vivet KanettiKürt Şiiri Antolojisi gibi cesaret ve emek işi bir eserin sahibinin, politikadan edebiyata kadarki her alanda has edebiyatçı tavrını kıskançlıkla koruyan bir edibin türler arasında dolaşan yazıları. Temo ilk yazısından başlayarak has edebiyatın bir günlük gazeteye neler katabileceğini gösterdi. Her yazısını okuduğumda dudaklarımdan dökülenler, yazıları bir arada okuyunca da akıyor: “Destê te kesk û sor û zer be.”
Ali Duran Topuz -
-20%
Zamanın Huyu
0Zamanın Huyu, herkesin unutmak için sıraya girdiği son on yıllık sürece cevap veren yazılardan oluşuyor. Toprağın altındaki yılandan gökteki kuşa, kendini düzenin sahibi sayandan hayatı gasp edilmişe sayısız kurban alan bu süreç, Selim Temo’nun gölgeli kalemiyle anlatılıyor. Zamana ve hayata dair sayısız öğe “keder ilmi”yle kaynaşıyor. Yüksek tavanlı devlet dairelerinden balkonsuz evlere uzanan zehirli güç seline karşı insanın yanında duran, insanın yanından konuşan yazılar.
Zamanın Huyu, Selim Temo’nun geçen zamanlara düştüğü şerhlerle geçmişe ve geleceğe giden bir yola çağırıyor. -
-20%
Şiirin Patikalarında (Şiir Üzerine Metinler)
0Ahmet İnam’ın kaleme aldığı Şiirin Patikalarında, şiir okuma, şiir yazma, şiirle yaşama ve şiirsizliğin getireceği felaketler üzerine bir çeşit kılavuz niteliğinde.
Şiir, felsefesiz de yazılır. Nasıl yaşanıyorsa yaşam, felsefeye değmeden. Şiirin şiir olarak değerini göstermez, felsefeden beslenişi ya da yoksun kalışı. Felsefe, Batı’da üç bin yıla yakın geçmişi olan bir etkinlik. Kendine özgü dili, tavrı var. Şiir daha eski. En eski. Önce şiir vardı.
Şiir yaşamsız yazılamaz. Yaşam can suyu. Salt sözcüklerle görünemez şiir. Şiire yaşam üflemek gerek. Yaşamdan beslenen anlam. Bundan dolayı, şiir kurnazlıkla yazılamaz. Hesabî adam, eleştirmenleri, okurları kandırabilir ama şiiri kandıramaz. Hesabînin hesabı yaşama uyarsa o başka. Hesabîlik, şiire kalkışanı bu dünyada bırakır çünkü. Şiirse bu dünyada değildir. -
-20%
Günahkârlar Kalesi 2 ARAM İLE LEYLA
0Muharrem Erbey’in Günahkârlar Kalesi adlı üçlemesinin ilk cildi olan Amina ile Jacob yayınlandığında büyük ilgi görmüştü. Serinin ikinci kitabı olan Günahkârlar Kalesi / Aram ile Leyla adlı romanıyla, yasın bir an bile eksik olmadığı bu toprakların dili olmaya devam ediyor Muharrem Erbey.
-
-20%
Öteki Mem
0Bu kez özgün bir anlatıyla sesleniyor okura. Memê Alan Destanı’ndan yola çıkıp Ahmedê Xani’nin Mem û Zin mesnevisinin esiniyle kaleme alınan Öteki Mem, geleneksel anlatının postmodern tekniklerle kesiştiği noktadan sesleniyor bize. Daha doğrusu, gölge anlatıcı Garzanî sesleniyor. Bir solukta değil; döne dolaşa, düşünerek ve sorgulayarak, biraz da gülümseyerek okunacak, kült bir yapıt olmaya aday bir kitap Öteki Mem.
-
-20%
Kürtler
0İlk baskısı 2003 yılında yapılan Kürtler’i, “Yaşamak için ille de acı çekmek mi lazım?” diye diye yazdım.
Bu yalnız Kürtlerin değil, Türklerin de kitabı. Biraz da Türkiye’de demokrasinin hallerine ışık tutan bir kitap.
1992 yılı başından itibaren defalarca yalnız Güneydoğu’ya değil, Kuzey Irak’a, Beyrut’a, Bekaa Vadisi’ne, Şam, Washington, Londra ve Paris’e giderek sorunu değişik boyut ve oyuncularıyla kavramaya gayret ettim. Dağda askerle de yattım, PKK’lıyla da…
Cumhurbaşkanları, başbakanlar, Genelkurmay başkanlarıyla da konuştum, Öcalan’la da…
“Bugünlere nasıl gelindi?” sorusuna yanıt aradım.
Ve bugün diyorum ki tarihi geri çevirmek olanaksız!
Yaşananlardan ders çıkarıp geleceğe umutla bakalım.